Saturday, June 27, 2009

Thursday, June 25, 2009

Elle.fr/

Mode_yazbukey_portez_des_portraits_image_sousdossier_portrait.jpg

Voter pour ce dossier :

Yazbukey, portez des portraits

Yazbukey, portez des portraits



Trophées de chasse, corbeau empaillé, paire de lunettes à grosse monture rouge, buste de Pierrot en porcelaine coiffé d’un indéfinissable chapeau. Et, dans leur panier, Viktor et Kumpir, deux micro-chiens qui tendent l’oreille dès que leur maîtresse parle. Le décor du bureau-atelier de Yaz, co-créatrice avec sa sœur Emel -qui vit une partie du temps en Turquie-, de la marque Yazbukey, est planté. Mais ne nous laissons pas entraîner dans la contemplation de cet étrange endroit. Remontons plutôt le temps. Tout commence en l’an 2000. Yaz a fait du design industriel, est passée par le Studio Berçot, a travaillé avec Jeremy Scott. Emel, elle, après avoir planché sur les imprimés de Christian Lacroix, boucle son cursus au Studio Berçot. Elles décident de collaborer autour d’un concept simple : « Tout ce qui n’est pas le vêtement est accessoire ». Faute de place et de liquidités, elles débutent en créant des bijoux à partir de matières récupérées. «Je courais les fourreurs pour dénicher des chutes, du cuir…, raconte Yaz. Puis, tout cela était retravaillé, rebrodé ». Une boutique londonienne les remarque et les diffuse. « Un jour, ils nous ont appelées pour nous dire que Björk avait tout acheté. Résultat, en promo, elle portait nos bijoux. » L’affaire démarre donc sous les meilleurs augures et se poursuit de manière spectaculaire. «Notre idée, précise Yaz, c’est de proposer des éléments qui transforment une simple petite robe noire. » Un sautoir conçu à partir des cheveux, de la bouche et des yeux de la Cicciolina, un paquet de cigarettes tout en strass, des masques à porter comme des chapeaux, des minaudières relookées en paquets cadeaux, des chaussures à coordonner avec le tablier de son toutou… Aucune pièce ne passe inaperçue. « Il nous arrive d’avoir des coups de mou et les lignes s’en ressentent mais ce sont des périodes que j’oublie totalement… » On ne risque pas d’oublier les dernières inventions du binôme. D’imposants visages en plexi (leur matière fétiche) à porter autour du cou. « Au départ, nous voulions évoquer les transformations du visage de Michael Jackson. Mais cela n’aurait pas été correct ! Alors, on est revenues à Marilyn Monroe, une icône qui nous inspire souvent, et l’on a réinventé la fin de « My heart belongs to… ». Mon cœur appartient à un intellectuel, Woody Allen. Mon cœur appartient à un séducteur, Tom Selleck. Mon cœur appartient à un rockeur, Billy Idol. » Le portrait est d’ailleurs l’un des thèmes récurrents de la marque : «Nous aimons construire une histoire. C’est un univers qui s’installe avec le temps. » Tout un monde sexy, drôle, un brin provoc’, mis en scène autour d’images des deux créatrices et de Viktor et Kumpir. « Le projet actuel, c’est aussi d’ouvrir des boutiques qui nous permettraient de présenter tous les accessoires liés à notre imaginaire : de la déco, des objets, des souliers, des parfums… mais aussi les pièces uniques que nous présentons sur notre site. » Vous pensiez la chute du papier venue ? Surtout pas ! Car Yazbukey a d’autres tours dans son sac. Et, notamment, pour l’automne-hiver prochain, de la joaillerie avec de l’or, des diamants et des pierres précieuses. Des modèles avec des mots -souvent doux- qui, doublonnés, forme des totems. Des pendentifs-boîtes à gros nœuds renfermant un rubis. Ou encore, des amulettes inspirées des deux tatouages islandais que Yaz a, gravés sur ses bras : l’un défendant son espace personnel et l’autre enrayant la spirale du vieillissement. Une drôle de protection pour une jeune femme de 34 ans (qui ne ment plus sur son âge depuis peu) qui précise : « Moi, j’aime que nos créations plaisent aux gens âgés. Car si l’on touche une personne âgée, on touche tout le monde. »

VZ

New Prints


New Prints


New prints

Wednesday, June 24, 2009

Monday, June 22, 2009

Milliyet 20/06/2009



Bu giysilerle genç birer müzisyen olduklarını hatırladılar”

BADE GÜRLEYEN bade.gurleyen@milliyet.com.tr




Modacı Emel Kurhan Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası için yeni bir koleksiyon hazırladı. İngiliz kolej çocuklarından esinlendiğini anlatan tasarımcı giysilerin hem klasik hem sportif olduğunu söylüyor

Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası 10-16 yaş arası öğrencilerden oluşuyor. Türkiye’deki çeşitli şehirlerden, çeşitli konservatuvarlardan bir araya gelmiş çocuklar bunlar. Bu orkestra aslında Doğuş grubunun sosyal sorumluluk platformu Doğuş Çocuk tarafından kuruldu. 2006 yılından beri hem yurtiçi, hem yurtdışında konser üzerine konser veriyor, çoksesli sanat müziğini yaygınlaştırmayı hedefliyorlar. Verdikleri konserlerin geliri ise Anadolu’daki güzel sanatlar liselerine bağışlanıyor, bu okulların müzik enstrümanları ile donatılması sağlanıyor.
Yazbukey markasıyla tanınan tasarımcı Emel Kurhan orkestradaki çocuklar için özel bir koleksiyon hazırladı. Beyaz-lacivert polo tişörtler, şık gömlekler, pantolon etekler, babetler, gülen notalı amblemlerle artık hem klasik, hem de sportif bir görüntüye sahip çocuklar. Emel Kurhan ile Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası için hazırladığı yeni koleksiyonu konuştuk...


Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’yla bir araya gelmeniz nasıl oldu?
Biraz tesadüf oldu. Kıyafetleri yenilemeyi düşündüklerini söylediler. Fikirlerimiz örtüştü ve hemen beraber çalışmaya karar verdik. Müşterinin ihtiyacını karşılamak çok önemli. Bu nedenle tasarıma başlamadan önce çocuklarla da tanıştım, görüştüm.

Ne konuştunuz onlarla?
Gençler nelerden hoşlanır, nasıl vakit geçirir, ne tür müzik dinler, hangi mekanlara gider, ne tür giysilerden hoşlanır, hangi aktörü beğenir, hangi filmleri izler? Bütün bunları sordum. Kişiliklerine yönelik sorular sordum, onları tanımaya çalıştım. Büyüme çağındalar ve hayata farklı bakıyorlar. Çok hoş bir buluşma oldu. Herkes sorularıma farklı yanıt verdi. Hepsi kendinden çok emin ve ne yapmak istediklerini çok iyi bilen gençler. Çok hoşuma gitti. Müzikle uğraşmaya net bir şekilde karar vermişler.

Viyolonsel çalan kızlara pantolon etek

Nelere dikkat ettiniz tasarımı hazırlarken?
Çocukların konser görüntülerini defalarca izledim. Müzik harika ama görüntü aynı kalitede değildi. Rahatsız oldum. O tanışğım, kendinden emin çocuklar konserde bana biraz mutsuz geldiler. Daha genç görünmeleri gerektiğini düşündüm. Bir yandan da protokol konserleri için ciddi olması gerekiyordu giysilerin. Aklıma İngiliz kolejlerindeki çocukların formaları geldi. Klasik, şık bir yandan da genç ve sportif. Böyle bir koleksiyon hazırladım. Rahatlığa önem verdim. Keman çalarken ceketin vatkasının bir tarafa kaymamasına dikkat ettim mesela. Daha rahat konserler için polo tişörtler, protokol konserleri için gömlekler tasarladım. Bazı kızların etekleri kısa bazılarının uzundu. Bir karmaşa vardı görüntüde. Beni kötü bir görüntü çok yorar.

Kızlar etek değil pantolon etek giyiyor...
Evet. Bu çok pratik.Viyolonsel çalan bir kız bacağını istediği kadar açabilir, hiç sorun olmaz. Uzun etekler hem güzel gözükmüyor hem de bacaklara dolanıyor. Giysilerin fonksiyonel olmasına dikkat ettim.Ayakkabı olarak kızlar babet, erkekler daha düz bir ayakkabı giyiyor. Koleksiyon göz yormuyor.

Renk seçimi nasıl oldu?
Giysiler ya siyah-beyaz ya da lacivert-beyaz olacaklardı. Ben lacivert-beyazı tercih ettim. Çünkü biraz daha genç ve kolej havasını hatırlattı bana. Orkestranın rengi turuncu. Armada da küçük bir dokunuşla bu rengi kullandık.

Tasarımda ön plana çıkan detaylar var mı?
Gülen nota şeklindeki arma sevimli bir detay mesela. Ayrıca kızlar için üzerinde iki tane büyük turuncu düğme olan kemerler var. Bir de yaka ve kol kenarları lacivert. Pololar bembeyaz değil, renk oyunları var. Ancak bu detayları hafif tuttum.

Kumaş olarak ne tercih ettiniz?
Rahat, kırışmayan, terletmeyen malzemeler kullandık. Şık görünüyorlar, vücuttan kaymıyorlar. Çocuklar yanlış kemer takmasın, yanlış ayakkabı giymesin diye onlar için her şey özel tasarlandı.

Çocuklar beğendi mi yeni giysilerini?
Hem de çok. Artık mutlu görünüyorlar. Daha önce bir ciddiyet vardı yüzlerinde. Galiba genç olduklarını hatırladılar.

Siz de klasik müzik dinler misiniz?
A’dan Z’ye her türlü müzik dinlerim. Klasik müziği her zaman çok sevmişimdir. Özellikle de uykusuzluk sorunumun olduğu dönemlerde Chopin sayesinde çok iyi uyumuşumdur. Ayrıca 70’li, 80’li yılların disko müziğini, özellikle Pet Shop Boys’u beğenirim. Disko, pop, klasik, R&B, hip hop, hepsini dinlerim. Sadece arabeske alışamadım. Şu sıralar ise Zeki Müren’ciyim. Çok dinliyorum.


Müdavimi olduğunuz mekanlar var mı?
Sultanahmet'te Yeşil Ev diye bir konak var. Bahçesinde çay içmeyi severim. Bir misafirim geldiğinde onu mutlaka Changa’ya götürürüm. Bebek’te Mini Dondurma’ya giderim. Kahveyi çok severim. Kantin’in kahvesi harika. Kapalıçarşı’daki Fes Cafe’ye, Asmalımescit’te de Şimdi Cafe’ye çok giderim. Gölge diye bir mekan var. Oraya da bayılırım. Tek bir yere gitmem, sosyetik olup olmamasına da bakmam.

Şu an nerede yaşıyorsunuz? Paris’te mi, İstanbul’da mı?
Artık tamamen İstanbul’a taşındım ama Paris’e sık sık gidiyorum. Ablam, arkadaşlarım orada. Evim de duruyor. Ama İstanbul’a dönmek istedim. Çok uzun yıllar yurtdışındaydım. Hayalim hep İstanbul’da yaşamaktı. Çocukken tatillerde geldiğimde buradan gitmek çok üzücü olurdu benim için. İyisiyle kötüsüyle, magandasıyla, kırosuyla, sosyetesiyle de hayranım İstanbul’a. Ayrıca beni güldürüyor. İnsanların sinirlendiği şeylere gülüyorum. Karmaşık bir şehir aslında ama ben bu kaosu seviyorum. Paris’te,Londra’da da başka sorunlar var.

Modaya çocukken de meraklı mıydınız?
Evet, her zaman meraklıydım. Özellikle elbise ve etek çok giyerim. Çocukken bile kendi tarzımı kendim oluştururdum, kimse de dokunamazdı. İyi de olsa kötü de olsa istediğim gibi giyinirdim. “Bu ayakkabıyla, bu bluz, bu pantolon giyilir ve böyle durulur” derdim ve elim cebimde gezerdim mesela. Hep ben karar verirdim giyeceklerime. Annem sayesinde kıyafete bu kadar düşkünüm aslında. Annem Paris’teki son modayı takip ederdi. Çocukluğum Chanel No.5 parfümü, gül kokulu Chanel rujlar ve Paris’te alışveriş günleriyle geçti.

Sevdiğiniz markalar var mı?
Marka düşkünü değilim. Beğendiğim her şeyi alırım. Babam Dışişleri Bakanlığı'nda çalışıyordu, bu nedenle Suudi Arabistan,Mısır, Cezayir,Hollanda gibi değişik ülkelerde yaşadık. Çocukluğumdan beri farklı kültürlerle bir aradayım. Bu da bana başkalarının hikayelerini dinlemeyi, farklı şeylere merak duymayı öğretti.

Kendinize yakın bulduğunuz bir tasarımcı var mı?
Elsa Schiaparelli hayran olduğum bir tasarımcıdır. Ancak ne markası var ne de kendisi yaşıyor artık. Fikren bana çok yakın bulurum. Kendini sınırlamayan bir kadın. Bazı insanlar tek tip olmayı çok severler. Ben öyle değildim.

Elle -Tutti Frutti 2008

Thursday, June 18, 2009

Reset Magazine-01/06/2008


YAZBUKEY Röportajı 

Camları swarovski taşlı gözlüklerinin ardında, renkli hayaller kuran, hediye paketinden fırlayan post-modern bir Marilyn Monroe düşleyen, jelibonlarla kaplı bir şatoda yaşayan Parizyen tasarımcılar; Emel ve Yazbukey Kurhan... 
Siyah beyaz bir rüyanın içerisinde kendilerine pırlantalardan, kurdelelerden ve plexiglastan renkler çalmış iki kız kardeşin hikâyesi olan Yazbukey...
Hikâyenin anlatıcısı ise, yine hikâyenin kahramanlarından Emel Kurhan... Bizlere mail yoluyla gerçekleştirdiğimiz röportajımızda İstanbul’u, Paris’i, yolculuklarını, yağmur ormanlarını, tutkulu aşk masallarını, ojeli tırnakları, bitpazarlarını, çook eskilerden birkaç melodiyi kulaklarımıza fısıldadı:

--- Tasarımlarınızda özellikle kullandığınız malzemenin plexiglas olduğunu görüyoruz. Bu malzemeyi tercih etmenizdeki sebebi öğrenebilir miyim?

Yazbukey koleksiyonlarında 4 farklı bölüm var, bunlardan bir tanesi plexiglas’la yaptığımız aksesuarlar, çok sevdiğimiz bir malzeme olduğu için kullanıyoruz. Onun dışında minik çantalar var, elde yapılmış bir bölüm var adını da ”Sur Mesure’’ koyduk. Yaz farklı malzemeler toplayıp elde çok güzel parçalar yaratıyor, sonuncu olarak da mücevher koleksiyonu ekledik markamıza. Tabii “Mini Dogs” serisini de unutmamalı. Etmiş 5 bölüm! 

--- Tasarımlarınızda sık kullandığınız swarovski ve pırlanta sizin için ne ifade ediyor? Pırlantayı sizin için ve dünyadaki birçok kadın için özel kılan nedir?

Eskiden swarovski kristalinden aksesuar yapardık, çok çok sevdiğimiz takılardı, ama zaman geçtikçe değerli takılar yapmak istedik. Mücevher koleksiyonu bizim için yeni bir dönemin başlangıcı oldu diyebilirim. Narin parçalar ve inanılmaz gözüküyorlar, hepsini çok seviyorum.

Mücevher line’ımızın adı Yazbukey Precious, Zen Diamond’la ortaklaşa üretiyoruz. Yakında Paris’te Colette mağazasında satılacak! Bu koleksiyon, altın, pırlanta, zümrüt, yakut ve safirlerden oluşuyor. Aşk tılsımları ve özel ask mesajları içeren koleksiyonda kelimelerin yansıması garip bir totem gibi gözüküyor Mesela, “treasure”, “i love you”, “mon amour” gibi aşk sözcükleri var. Onun dışında National Geographic için mücevher tasarlıyorum ve tabii ki Zen Diamond için Miss Diamond adında daha genç bir marka üzerine çalışıyorum. 

--- Önceki röportajlarınızda tasarımda kişiselliğe önem verdiğinizden söz etmişsiniz… Peki, Emel Kurhan nasıl biridir? Hayalleri, kişiliği ve bunların dışa vurumu nasıldır?

Emel Kurhan meraklıdır, yeni şeyleri, bilmediğim şeyleri keşfetmeyi çok seviyorum. Hep bir sonraki aşamayı düşünüyorum. Kendi hayal dünyamda yaşıyorum ama dışarıda neler oluyor takip ediyorum. Sonuçta Yazbukey olarak, bizler daha çok bir imaj satıyoruz, insanlar takılarımızı aldıklarında bizden birer parça alıyorlar. Bir şeyler yaratmak için insan kendinden bir şeyler veriyor. Ben kendime tasarımcı değil hikâye anlatıcısı demeyi tercih ediyorum. Çünkü moda dışında birçok şey yapıyorum. Benim asıl işim, hikâye anlatmak. 

--- Sinema eğitimi almak isterken modaya yönelmiş ve yaratıcılık anlamında, sinema kendinizi çok farklı ve rahatlıkla ifade edebileceğiniz bir alanken, modaya ağırlık vermişsiniz. Modayı sinemadan daha çekici kılan ne oldu?

Aslında ben sadece fark ettim ki bir şeyler anlatmayı seviyordum, moda kendimi rahat ifade ettiğim bir alan, bunların dışında farklı disiplinlere ağırlık veriyorum. 

--- Ablanız Yaz ile tasarım yapıyor olmak nasıl bir duygu? Başka bir ekiple veya yalnız başınıza yarattığınız ürünlerle ablanızla birlikte yaptığınız ürünler arasında nasıl bir fark görüyorsunuz?

Ablamla çalışmak güzel bir şey… Zaten ikimizden biri olmazsa Yazbukey olmazdı, markamızda ikili çalışıyoruz; ekip işi. Her birimizin kişisel olarak çalıştığı ayrı proje ve isler var, bu sayede güzel bir denge oluşturduk. 

--- Etkilendiğiniz, takip ettiğiniz çizginize yakın hissettiğiniz tasarımcılar, sanatçılar kimler? Türkiye’den (varsa) birkaç örnek verebilir misiniz?

Yakın bulduğum tasarımcı... Cevaplamak zor, çünkü herkes bir birey olarak çok farklı… En sevdiğim modacı Elsa Schiaparelli. Pek modadan etkilenmiyorum; ancak sanat ve müzik ve filmlerden çok ilham alırım, eski çocuk öyküleri, bitpazarları, yeni insanlarla tanışmak, gezmek, kitap okumak, seyahatler, müzeler... Bunlar bana daha çok ilham veriyor. 

--- Sanatın tasarımla bir arada kullanılması, modanın bir sektörden bir sanat dalı haline dönüşmesiyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Ayrıca, Türkiye’de güncel sanat hakkındaki düşünceleriniz neler? 

Artık insanlar farklı disiplinleri karıştırarak çalışıyor. Böyle olması iyi bir şey; sonuçta daha yeni şeyler yapmak adına güzel, ama bilinçsizce yapılan işlere tahammülüm yok. Genelde bu işin içinde olmayanlar hem sanatın hem modanın basit işlerden oluştuğunu düşünüyor. O yüzden de boş laf eden çok insan oluyor. Kişisel ve karakterli işlere saygım sonsuzdur. Türkiye’de sanatçı olarak işini çok beğendiğim Leyla Gediz var. Bir de Hüseyin Alptekin. 

---Türkiye’ye çok sık gidip geliyorsunuz. Burada, Yazbukey’in markalaşması adına yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?

Özel bir çaba harcamadım, kafamın içindeki fikirleri gerçekleştirmeye çalıştım, kendim olmaya devam ettim. Ben işimi yapıyorum sadece. 

--- Ürünlerinizin sıra dışı olması gibi, ürünlerinizin tanıtımının sıra dışılığı da Yazbukey markasına farklı bir enerji katıyor olmalı. Diğer markalar gibi moda çekimleri ve olağanüstü mankenleri kullanmak yerine ünlü defilelerde kendi ürünlerinizi giymek, CD dağıtmak, vs. gibi fikirlerin nasıl ortaya çıktığı ve bunu hazırlama sürecini anlatabilir misiniz?

Biz şaşırtmayı, beklenmedik yerde olmayı hep çok sevdik, kendimizi bir deney tahtası olarak kullandık ve yaptığımız her şeyi kendimiz takmaya başladık. Öyle olunca, insanlar aslında bu kadar kreatif olmasına rağmen takıldığında da ne kadar güzel aksesuarlar olduğunu gördüler. Bence defile yapmak çok sıkıcı, o yüzden sürekli yeni fikirler üretiyoruz. 

--- Koleksiyonlarınızı Türkiye’deki moda fuarlarında sergilemekten kaçınıyorsunuz. Bunun yanında, geçtiğimiz yıllarda Fransız Kültür’de tasarımlarınızın yer almadığı, bunun yerinde makyaj malzemeleriyle boyanmış duvarların ve figürlerin bulunduğu “The Wonderful World of Yazbukey” adında bir serginiz oldu. Burada, moda pazarına yaklaşımınız ve galeriye geçişinizde bir seçicilik söz konusu… Bu bağlamda, galerinin veya fuarın bir butikten farkı ne olabilir? 

Bizim yaptığımız aksesuarlar herkese hitap etmiyor, o yüzden fuara katılmıyoruz, karma eventlere katılmıyoruz. The Wonderful World of Yazbukey bizim ilk retrospektif sergimiz olduğu için zaten bu anlamda, kendi iç dünyamızı gösterdik. Bu, fuardan çooook farklı bir şey. 

---- Ayrıca, sanata yönelik attığınız adımların devamı geliyor mu? Yazbukey markasının bu konuda ne gibi planları var? 

Tabiî ki var; 2009 Fransa’da Türkiye yılı kapsamında bir düşüncemiz var. 

--- Ürünleriniz sınırlı sayıda ve belirli butiklerde satılıyor. Dışarıda, sizin tasarımlarınızı kullanan insanları görmek nasıl bir duygu? 

Harika bir his, her zaman bizim takılarımızı takan insanlar görünce hoşuma gidiyor. Hatta Yaz ile Yazbukey dışında yaptığımız işlerimizi göründüğümüzde de harika bir his yaşıyoruz! 

--- Yine bununla ilgili, MAVI için yaptığınız tasarımlarda normalden çok daha fazla insana ulaştınız. Bu durum sizin için ne ifade etti? Bu şekilde seri üretimin yapıldığı casual markalarla çalışmaya devam edecek misiniz ileriki çalışmalarınızda?

İlginç ve güzel projeler geldikçe tabiî ki devam ederim, Mavi Jeans’le çalışmak harika bir deneyim oldu çünkü hiç bir kısıtlama yaşamadım tasarım sürecinde. Tam aksine 100% destek gördüm tüm ekipten. 

--- 2008–2009 A-W Koleksiyonunuz için kullandığınız karakterlerin “Gentlemen Prefer Blondes” temasıyla olan ilişkisinden bahsedebilir misiniz? 

Gentlemen prefer Yazbukey! Marilyn ve onun peşine takılmış 3 farklı erkek üstüne çalıştık. 

--- Yeni sezon için Zen Diamond’ın National Geographic Society için hazırladığı “Fauna In Nature” koleksiyonunu tasarladınız. Bu projenin oluşum sürecinden ve amacından bahsedebilir misiniz?
Yine Zen Diamond adına yapacağınız başka koleksiyonlar olacak mı? Bunların temalarından da kısaca söz edebilir misiniz? 


National Geographic Society non profit bir kurum, o yüzden her takı’dan elde edilen gelir bir araştırma için kullanılıyor. O yüzden takıları satın alanlar bir araştırmanın parçası oluyor. İlk koleksiyon için orman hikâyesi üstüne çalıştım, Kuzey Amerika veya Kanada ormanlarında beraber yasayan bitki ve hayvanlarla bir hikâye oluşturdum. Aslında doğa bana bir şeyler anlatıyor ve ben onun sadece tercümanıyım ve anlattıklarını mücevhere dönüştürüyorum. İkinci koleksiyon ise şans üstüne olacak. 

---- François Sagat'ı geçmişte bir çekimde kullanmanız nasıl oldu? Buna nasıl karar verdiniz? (Sagat sonra Bernhard Willhelm için de poz verdi.) Bir porno film oyuncusu ile (Sagat'ın geçmişte modanın bizzat içinde olduğunu da unutmadan) çalışmak nasıl bir şeydi? 

François Sagat benim sınıf arkadaşım; 10 senedir tanışıyoruz, aynı moda okulunda okuduk. Sonra o gözlerden uzak yasadı bir sure ve su an en tanınmış gay porno aktörü. İlk defa biz çalıştık beraber, sonra yaz onu Bernard’la tanıştırdı, Bernhard Willhelm’in kendisi de eski pornocu iyi anlaşacaklarını düşündü. 

---- Aksesuar fetişizmiyle aranız nasıl? Fetiş objelerine karşı ablanız Yaz’ın ve sizin yaklaşımınız ne boyutta? 

Su sıralar fetişist şeylere ilgi duymuyorum, ama bir gün gelir duyarım… Kendimi kısıtlamayı sevmem. 

---- Tasarımlarınızın müzikle olan ilişkisi nasıl? Ablanız Yaz ve sizin müzikle olan bağlantısı ve zevkleri ne ölçüde? 

Çok çok farklı zevklerimiz var, galiba zamanla birbirimizin zevkleri karıştı. Müzik ve filmlerde ortak beğendiğimiz şeyler var ama yine de çok farklıyız.

--- Kariyerinizle ilgili en büyük hayaliniz nedir?

Tarihe geçmek… Mutlu ve özgürce çalışmaya devam etmek. 

--- Çocukluğunuzdan beri izlediğiniz müzikalleri hiç tekrar yorumlamayı veya bu müzikallerin kıyafet/aksesuar tasarımlarını yapmayı veya bu müzikaller üzerinden yola çıkılmış bir koleksiyon yapmayı düşündünüz mü?

Bir tane yaptık çok önce “An American in Paris”ten ilham almıştık. 

--- Diane Pernet “Istanbul With Yazbukey” adında bir video çekti. Oryantal bir bakış açısına sahip olan bu videonun nasıl ortaya çıktığından bahsedebilir misiniz?

Diane bizimle İstanbul’a gelmişti, İTKİB’in yarışması için, herkes kadından çok korkmuştu, ama bence süper tatlı bir bayandı. Kimse tanışmak ve konuşmak bile istemedi kadınla. O da sadece bizimle bir mini video yaptı. 

--- Köpekleriniz Viktor ve Kumpir’i çok seviyorsunuz. Onlardan ayrı kalmak nasıl bir duygu? İstanbul’a geldiğinizde yanınızda getiriyor musunuz? Peki, onları birer şarkıyla ve birer aksesuarla ifade edecek olsanız bunlar hangi şarkılar ve aksesuarlar olurdu?

Çok seviyorum! Bazen iyi geliyor ayrı kalmak. Çünkü bazen 24 saat yapışık yaşıyoruz! Prenses gibiler, o yüzden aksesuar olarak Thiara diyebilirim. 

--- Günlük hayatınızda nasıl giyinirsiniz? 

Canımın istediği gibi… 

--- Nasıl bir tüketicisiniz? Alışveriş tarzınız nasıldır? Paris’te ve İstanbul’da gizli alışveriş adresleriniz var mı? Gardırobunuzdan asla atamayacağınız parçalar neler?

Hiçbir şey atmam çünkü bilinçli alışveriş yaparım. İkinci el ve yeni şeyleri karıştırmayı seviyorum, ayakkabı almayı çok seviyorum. Nereye gidersem, âşık olduğum şeyleri almayı severim. Alışveriş hızlı olmalı. Çabuk sıkılıyorum 

--- Teşekkür ederiz.

Le Figaro.fr -05/12/2008


5dec-yazbukey
D. R.

YAZBUKEY
Collier Gentleman en Plexiglas
150 € 
05.12.2008

Gentlemen only ?

YAZ ET EMEL, LES DEUX SŒURS OTTOMANES QUI SE CACHENT DERRIÈRE LE LABEL YAZBUKEY, ONT TOUJOURS EU BEAUCOUP D’HUMOUR. CETTE SAISON, ELLES ENVISAGENT LES BIJOUX FORMAT XXL.

Par Claire Mabrut

Et un port du smoking assez inédit. Du coup, les créatrices de Yazbukey se placent pile dans la lignée de cette tendance plastron qui inonde les bijoux cet hiver, de Givenchy à Louis Vuitton, en passant par Ann Demeulemeester, Prada ou Marc Jacobs. Également dans leur collection, de gros téléphones à l’ancienne à nouer autour du cou, mais surtout cette tenue de soirée à porter nue sous une veste (de smoking forcément) ou sur une robe-bustier noire, histoire de forcer un peu plus le côté trompe-l’œil du collier.

www.yazbukey.com

En vente chez Colette, 213, rue Saint-Honoré, 75001 Paris. Tél. : 015533390.www.colette.fr




























Gentlemen only ?